Bir resim bin kelimeye bedel ise, bir kırmızı gül de binlerce sevgiyi anlatmaya yeter. Romantiklerin en favori çiçeği, yüzyıllar geçse de popülaritesini asla kaybetmedi.
Kırmızı Gülün Kısa Tarihi
Antik dönemlerden beri güzelliğin sembollerinden biri olarak bilinen güller, birçok mimar ve sanatçının da favori çiçekleri arasındadır. Claude Monet, Paul Cézanne ve Pierre-Auguste Renoir gibi pek çok ressam, eserlerinde güllere geniş bir yer ayırmış; William Blake, Oscar Wilde ve Emily Dickinson gibi önemli yazarlar ise bu büyüleyici çiçeklerden sıkça bahsetmiştir. Tarih boyunca Lancaster Hanedanı veya sosyalizm gibi çeşitli şeyleri simgeleseler de, kırmızı gül dendiğinde akla gelen kelimeler hala aşk, sevgi, şefkat gibi güzel kavramlardır.
Kelimeler Yetersiz Kaldığında
Yukarıda belirtilen duygular, insan hayatının en güzel hisleri olsa da, özellikle belirli kişilere bu duyguları ifade etmek her zaman kolay olmayabilir. Avuç içlerinin terlediği, dilin tutulduğu ve kelimelerin birbirine karıştığı o tanıdık anlarda, bir kırmızı gül, ifade edilmek istenen hisleri yeterince yansıtabilecek bir sembol olur. Çiçekler her zaman, birine verilebilecek en özel hediyelerden biri olmuştur. Güller ise her zamanki gibi tüm çiçeklerin en etkileyici olanı olmaya devam ediyor.
Her Kalbin Anahtarı
Emma Goldman “Boynumda elmaslar olmasındansa, masamda güller olmasını tercih ederim.” dediğinde, zaten bir ipucu vermişti; ancak yine de hatırlatmakta fayda var: En sert mizaçlar bile bu çiçekler ile yapılacak nazik bir jest karşısında uzun süre direnemez. Bu kişi, kalbini kazanmak istediğiniz ama adım atmaktan korktuğunuz biri, sınıfınızdaki disiplinli öğretmen ya da gönlünü almak istediğiniz anneniz olabilir. Yüzyıllar boyunca birçok insanın güvenip de mahcup olmadığı bu çiçeklere siz de güvenmekten çekinmeyin.